Natali – Tarifler&Anılar

Geçen hafta cuma günü bir arkadaşımda gördüm ilk kez bu kitabı. Tasarımı, baskısı çok hoşuma gitti. Yayıncı olduğum için ilk baktığım şey kim tasarlamıış, kim yayımlamış, kim basmış gibi bilgiler. Aslında yemek yapmayı severim. Ama öyle delicesine bir tutkum olmadı hiçbir zaman. Bunun en büyük nedeni yemeğe de fazla bir tutkumun olmaması. Yalnızca yaşamak için yiyenlerdenim. Çocukluğum, sebze ağırlıklı yemeklerin piştiği bir evde geçtiği için, annemin yaptığı çeşitleri ben de kolayca öğrendim. Ama anneannem gibi un helvası, saç böreği, ve pestil yapamadığım için çok üzgünüm. Sorduğumda, öğretmek istememişti. “Öğrenip de ne yapacaksın. Sonra hep sen yaparsın,” demişti. Belki de bu nedenle Natali’nin kitabını görünce birazcık kıskandım. Kıskandığım şey kitap yazmış olması değil elbette, ailesine ait lezzetleri kendi çocuklarına da tattırması, ailenin mutfak geleneğini sürdürüyor olması.

Evde bir sürü yemek kitabımız var. Çeşitli dünya mutfaklarından örnekler taşıyan bu kitaplara bugüne kadar fazla ilgi duymadım. Natali, Tarifler& Anılar‘ı sevmemin en büyük nedeni iddiasız, sade ve anılarla dopdolu oluşu. İçini açtığınızda, başlıklara bakarken “Amaan bunları ben zaten yapıyorum,” diyebilirsiniz. Ama o bildiğiniz yemekleri farklılaştıran tatları öğrenmek insana en büyük beceriyi kazandırıyor. Yoksa Garabet’in Meyhanesi bu kadar meşhur olur muydu?

Natali, Tarifler& Anılar‘ı, dedim ya, cuma gecesi gördüm. Pazar günü koşarak soluğu kitabevinde aldım. Sonra hemen markete alışverişe. Pazar gecesi için kitaptan seçtiğimiz yemek: Somon Kokoreç oldu. ‘Eyvah, buzdolabında bir dil var!’ adlı yazımda kokoreç ile olan ilişkimden söz etmiştim. Somon Kokoreç harika oldu. Hem sağlıklı, hem hafif, hem de leziz. Ayrıca yapması da oldukça basit.

Bu akşam yorgun argın işten gelmiş olmama rağmen, 9’a kadar, zamanımı bu gece için seçtiğim tarifleri yapmakla geçirdim. Ortaya yine harika şeyler çıktı: Cevizli Kırmızı Lahana Salatası. Salatanın, tahin ve hardallı sosu bir harika oldu. Salatadan sonra da Karnabahar Püresi ve yanında Bal ve Soya Soslu Tavuk yedik.

Natali B. Gökyay’a anılarını ve ailesinin tariflerini bizlerle paylaştığı için teşekkür ederim. Kitaptan çıkan tarifleri yaptıktan sonra, iki kişilik masamızda kendimi kocaman bir İtalyan ailesinin sofrasında gibi hissettim. Kalabalık bir sofra. Sanki Yekta ile yanımızda Şake, Hermine ve Garabet de vardı.

 

Not: Bu hafta denemeyi düşündüğüm öteki tarifler ise şöyle: Zeytinyağlı Biber Dolma (dedim ya içinde farklı lezzetler var), Topik ve Rakılı Karides.

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑