Japonya’da olan depremden sonra kiminle bir araya gelsek, hep aynı konuyu konuşuyoruz: Deprem çantası.
İzmit depreminden sonra, çevremdeki hemen herkes bir deprem çantası hazırlamıştı. Ama acaba o çantalar şu anda ne alemde? İçleri en son ne zaman kontrol edildi? İlaçların tarihleri geçmiş, giysiler küçülmüş, bisküviler bozulmuş olabilir.
‘Deprem çantasında ne olmalı? Çantayı nereye koymalı? Yaşam üçgenimiz neresi?’ gibi sorulara daha hala bir yanıt bulmuş değilim. Her haftasonu bu konuya bir çözüm getirmek istiyorum ama sonra ihmal ediyorum.
Şu anda emin olduğum tek şey; hergün kullanmak zorunda olduğum tiroid ilacımdan fazla fazla almak. Başucuma bir kutu, her gün taşıdığım çantama bir kutu, işyerindeki çekmece bir kutu koymak.
Bundan bir kaç sene önce, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen genç yayıncılarla, kitap fuarı öncesinde, Londra’da, British Council’ın davetiyle bir araya gelmiştik. Yaklaşık 10 gün kalmak üzere gittiğim bu yere, nasıl olduysa ilacımı yanıma almadan gitmiştim. Orada panik dolu günler yaşamıştım. Londra’da hiç bir eczane reçetesiz ilaç vermiyor, reçeteniz olsa da ancak Kırbrıs’tansa kabul ediliyor. Hiç bir kargo-kurye şirketi ilaç taşımıyor. Acil sağlık hatlarını bile aramıştım. Onlar da ancak kendimi iyi hissetmiyorsam müdahele edebileceklerini söylemişlerdi. Tabii, bu arada önce doktorumu aramış ve kaç gün ilaçsız idare edebileceğimi de sormuştum. Telefon başında geçen korkunç saatlerden sonra Türkiye Yayıncılar Birliği’ni aramış, 3-4 gün sonunda fuara katılmak amacıyla Londra’ya gelecek yayıncıların listesini, ne zaman geleceklerini öğrenmiştim. Sonra da herkesi tek tek arayarak gelirken bana ilaç getirip getiremeyeceklerini sormuştum. Tabii, günler geçtikçe paranoyam da iyice artmıştı ve gelecek herkese ilaç sipariş etmiştim. Belli mi olur? Belki uçağını kaçıran olurdu. Belki vizesinde sorun olan olurdu. Dünyanın bin bir türlü hali var. Aksilikler üst üste gelebilirdi.
Bugün artık bu konuya çok daha dikkat ediyorum. Valizime bir tablet ilaç alıyorsam, el çantama da bir tane koyuyorum.
Geçenlerde bizim mağazada ürünlerini satmak üzere, Gugda’dan Ayça Duman gelmişti. Ayça’nın öyküsünü dinlerken konu döndü dolaştı ve tiroide geldi. Bir anda işi gücü bıraktık, tiroid ve yan etkileri üzerine konuşmaya başladık.
Türkiye’de pek çok kadın tiroidiyle ilgili sorun yaşıyor. Bir çoğu sorununun farkında bile değil.
Hey, sen neden bu kadar gerginsin?..